Asrın Hukuk Ofisi PKK başkanı Abdullah Öcalan’ın durumuna ait yazılı bir açıklama yayınladı. “İmralı’da Mutlak İletişimsizlik Koşullarına Dair Basın Açıklaması” başlığı ile resmi sitelerinden yayınlanan açıklamada, müvekilleri Abdullah Öcalan’ın hiçbir temel haktan yararlanamadığı ve milletlerarası kontrol mekanızlarının da bu duruma sessiz kaldığına dikkat çekildi.
‘BİLGİYE ERİŞİM MÜMKÜN OLMADI’
“Müvekkilimiz Sayın Abdullah Öcalan Şubat 1999 tarihinden bu yana, öteki müvekkillerimiz Sayın Hamili Yıldırım, Sayın Ömer Hayri Konar ve Sayın Veysi Aktaş ise Mart 2015 tarihinden sonra ada hapishanesi olan İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutulmaktadırlar. Maruz kaldıkları tutulma şartları ulusal mevzuattan ayrıksı olup hiçbir temel haklarından yararlanamamaktadırlar” denilen açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Bu konuya dair tarafımızca birçok müracaatta ve şikâyette bulunulmasına karşın yasal hakların tesisi sağlanmamıştır. Kendileriyle kurulan son fiziki temas, 3 Mart 2020 tarihinde gerçekleşen aile ziyareti olmuştur. Bu tarihten sonra fiziki temasa müsaade edilmemiştir. Bu ziyaretten fakat bir yıl sonra olağandışı şartların dayatmasıyla 25 Mart 2021 tarihinde istisnai olarak telefon görüşmesine imkan tanınmıştır. Müvekkillerimizden Sayın Ömer Hayri Konar ve Sayın Veysi Aktaş maruz kaldıkları tecrit durumunu protesto ederek telefon görüşmesini boykot etmiş ve görüşmeye çıkmamışlardır. Sayın Öcalan’ın ise kardeşiyle gerçekleştirdiği telefon görüşmesi yarıda kesilerek son bulmuştur. Bu problemli ilişkilenme halinden sonra kendilerine dair teyit edilmiş hiçbir bilgiye erişim mümkün olmamıştır.”
‘GEREĞİNİ YAPIN’ ÇAĞRISI
Hukuk bürosu açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bahse bahis görüşmeden sonra geçen 20 aylık mühlet boyunca müvekkillerimiz dış dünyadan büsbütün soyutlanarak mutlak iletişimsizlik şartlarında tutulmaktadır. Bu durum kozmik hukuk bedellerine ve ulusal mevzuata muhalif olduğu üzere azap ve makus muamele manasına gelmektedir. Bu muamelenin neden olduğu ya da olması mümkün sonuçlara dikkat çekmek ve telafisi ismine bu vakit zarfında birçok teşebbüsümüz olmasına karşın maalesef sonuç almak mümkün olmamıştır. Yasal kontrol ve inceleme sistemleri olan Kamu Denetçiliği Kurumu, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komitesi, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Adalet Bakanlığı ve ilgili departmanlarının yanı sıra birçok sivil toplum kuruluşuna tarafımızca müracaatlarda bulunulmuştur.
‘BAŞVURULARIMIZ CEVAPSIZ BIRAKILDI’
Asrın Hukuk Ofisi, “Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesine ve işkenceye karşı oluşturulan alt birimlerine başvurularımız olmuştur” açıklamasına şöyle devam etti: “Başvurularımız büyük oranda karşılıksız bırakılmak suretiyle boşa çıkarılmış olup tecrit uygulamalarını değiştiren bir sonuç ortaya çıkmamıştır. Bu tarafıyla devrin adalet bakanının, 2019 yılında Avrupa İşkenceyi Tedbire Komitesi (CPT) üyelerini kabulü akabinde görüşmelerin gerçekleşmesine dair rastgele bir pürüz hal bulunmadığı formunda açıklama yaptığını hatırlatırız. O periyot açlık grevleri şeklinde tecride karşı yükselen gayretin haklılığı demokratik kamuoyunca kabul edilmişti. Fakat bunun bir hukuk ve demokrasi sorunu olduğu bu nedenle çabayı kendilerinin devralacakları vaadini lisana getiren ilgili kesitlerin de kelamlarının gereğini yapmaları beklentimizi vurgulamak isteriz.”
‘RAPORLAR KAMUOYUNA AÇIKLANMALI’
Hukuk bürosunun açıklamasının devamı şöyle: “Gerek ulusal mevzuatta gerekse de memleketler arası hukukta bir cezaevinin dış dünyaya topyekûn kapatılması mümkün değildir. Avukat ve aile ziyaretine kapalı tutulan, yazışma ve telefon hakkının tanınmadığı bir ceza ve infaz kurumu kelam konusu olamaz. Bir mahpusun avukat ile teması bütünen engellenemeyeceği üzere her şart altında taban bir irtibat kanalına müsaade verilmesi tüzel zorunluluktur. Lakin buna karşın 20 aydır değil temas sağlamak müvekkillerimizden haber almamız dahi engellenmektedir. Yasal mecburilik mucibince 2 ayda bir cezaevi ziyareti gerçekleştirerek yerinde müşahede ve tespitlerini raporlaştırması gereken Vilayet Cezaevi İzleme Şuralarının İmralı’ya ait raporları kamuoyu ile paylaşılmamakta.
Müvekkillerimizin bilgiye erişimleri, kendilerine tedarik edilen kitapların sansüre ve sınırlamaya tabi tutulup tutulmadığını, günlük gazete ve mecmuaların ulaştırılma mühleti, televizyona ve radyoya erişimleri konusunda bilgiye sahip değiliz. Bunun yanı sıra ziyaret yasaklarına destek gösterilen disiplin cezaları nedeniyle müvekkillerimizin ortak faaliyet haklarına da müdahale edildiği bilgimiz dahilindedir. Verilen disiplin cezalarının “aldatıcı olduğu” ve kabul edilemezliği CPT raporlarında da vurgulanmıştı. Özcesi hukuk dışı yönelim ve politik kararlar ile 20 aydır Sayın Abdullah Öcalan ve yanında tutulan müvekkillerimizin maruz kaldıkları muamele ve maddi şartlara dair bilgimiz bulunmamakta.”
CPT AÇIKLAMASI
Hukuk bürosu CPT (Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi)’yel ilgili de şunları söyledi: “Bu süreçte mutlak tecridin neden olduğu dertlerimizin giderilmesi konusunda tek manalı temas CPT’nin 20-29 Eylül 2022 tarihinde gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretidir. CPT, geri gönderme merkezlerini bahis alan bu ziyaretinde rutin takviminde olmamasına karşın İmralı’yı da dahil etmiştir. Her ne kadar CPT’ye dair taleplerimizin merkezini oluştursa da bu ziyaretin öncesi ve sonrasıyla bu biçimde fiili gelişimi tasalarımızı daha da arttırmıştır. Bu nedenle randevu talebimize olumlu cevap veren CPT ile 13 Ekim 2022 tarihinde yüz yüze bir görüşme gerçekleştirdik. Bu görüşmede, CPT yetkilileri müvekkillerimizin şartlarına dair en ufak bir bilgi vermedikleri üzere sorduğumuz hiç bir soruya da cevap vermediler. Yaklaşık 45 dakika süren görüşme boyunca yetkililer her sorumuza, CPT’nin bağlı olduğu prosedürleri hatırlatarak; yaptıkları ziyarete dair bir rapor hazırlayıp bu raporu Türkiye’ye sunacaklarını ve fakat Türkiye’nin onayıyla bu raporu kamuoyu ile paylaşabileceklerini söylemekle yetindiler. Geçmiş deneyimlerimizden biliyoruz ki bu prosedürün tamamlanması bir ila bir buçuk yıllık bir sürece tekabül etmektedir. Lakin mevcut haber alamama hali kelam konusuyken böylesi bir müddet telafisi imkansız ziyanlara neden olacaktır. CPT’nin tabi olduğu kontrat ve prosedürlerin elbette farkındayız. Lakin bu konunun 20 aydır haber alamadığımız müvekkillerimizin tutulma şartları hakkında bilgilendirme yapmasına pürüz bir hal oluşturmadığını da bilmekteyiz.
Ayrıca CPT’nin Eylül 2022 tarihinde İmralı Adasına yaptığı ziyarette Sayın Öcalan’ın görüşmeye çıkmadığı duyumuna sahibiz. Ne yazık ki CPT ile yaptığımız görüşmede de bu duyumun aksini teyit edememiş bulunuyoruz. CPT ziyaretlerinin besbelli özelliğini mahpuslar ile özel görüşmeler yapması oluştururken böylesi bir duyumun doğruluğu CPT’nin ziyaretini daha tartışmalı kılacaktır. Anılan bu nedenlerle gerek CPT’nin son fiili ziyareti gerek bizim CPT ile yaptığımız son görüşme tasalarımızı azaltmak yerine arttırmıştır. CPT’nin yetki alanında bulunan İmralı Adasına yapmış olduğu ziyarete dair bilgilendirme yapması kuruluş bedellerinin ve bağlı olduğu memleketler arası hukukun gereği.” (HABER MERKEZİ)
